NEREDESİN AFRODİT ?!
Güzel olmayı yeterli gören, iki şişe viskide dağıtan, gösterişli ve abartılı tercihleriyle bayağı görünen, lüksü rüküş olan ( hikayesi ve anlamı olmayan hiçbir şey kıymetli değildir) , kibrinden dokunduğu her şeye zarar veren, popüler olmayı erdemlerden önde gören, eğlenmek ve an adına tüm değerleri yok sayan, sade, sakin görüntüsünün altında vahşilik ve kötülük gizleyen, edinim adına kendini objeleştiren onca basitlik arasında insan yalnızlığa doğru itiliyor her geçen gün.
Bazen de, gerçekten iyi, sıcak ama, anlamayan, istese de anlayamayacak, dokunuşun sıradan olduğu, bakışların içerisinde nağmeler, fısıltılar kokular olmayan, orantı ve zarafet arasındaki ilişkiyi doldurmak adına hayatın şifrelerine uzanmayan hikayelerde tüketmek zamanı.
Bir yudum suyun bakışlara takılıp vahşice çekilmeye başladığı an, çoğalarak girdaba dönüşüp içine alırken, acı ve vahşet bakışlardan şehvete doğru akarken, arzunun tüm ruhu ateş çemberine dönüştürdüğü o an bile nezaketle, küçük ve sağlam tutuşla beli kavrayıp dans edercesine, seslerin içerisinden senfoniye akan naraları, acıların içerisinden sevgiye dönüşen nefesleri duymak coşkunun kendisi değil mi?
Anlamsız takıntılara, ruhun ve bedenin kabul etmeyeceği alışkanlıklara, ezberlere, o an ne hissedeceğini bilmeden önceden zandan ibare şartlanmalara, yaşamın travmalarından alışkanlığa dönüşmüş prangalara, ispatı asla olmayacak ama gerçekmiş gibi emin olunacak onca duvara rağmen ruhun coşkusuna, şeffaflığına uzanmak kolay mi? Yani önce arınmak, sonra gelişmek ve en son hissetmek. Hissedemiyorken bir olmak ne kadar gerçek olur ki? Bilmeden prangalar arasında his, ruhun şarkısı mı ki?
Yalnızlık bazen tamamen azade, yalnızlık bazen ruhun haykırışına sağır.
Bir kahvenin gelişinde, parmak uçlarında nota çizerek ilerleyen bir şarkı mı, yoksa altın varaklarda koca ayaklı kontes mi deseler, zarafetle, sadelikle, nağmeyle uzayan ellerin ayaklarına basacak anı hayal etmeyi sonsuza kadar sürdürebilirim. Ya bu yalnızlık sonun efendisi, ya ruhumun dengi yaşamın kendisi!
Kalp heyecanı tanır, ateşin yakıcılığını tanır, rüzgarın esişinde taranan saçları tanır, bir karıncaya basmamak için o anda parmak ucunda gezinebilen kadını tanır, sevgiyi pazarlık masasına koymayan ucuz, bayağı gösterişlere heba etmeyen aklı tanır, gri yapay duvarlar içersindeki kirli havayı, zehri, inorganik ve hatta bilakis kimyasal sofraları zararlı bulan tecrübeyi tanır, dağın zirvesinden denizin maviliğine bakarken demlediği çayın dumanının bulutlara karışan kokusunu tanır, karadut yerken yüzüne ellerine bulaşan o lezzetin tadını tanır,,, incinmesin diye kalbin sesine her zaman kulak verecek yüreği tanır….
Herkesce kabul gördü diye kuzu seslerinin çokluğuna bakmak yerine, papağanların arsızlığına kanmak yerine,, tam emin oluncaya kadar, kulağıyla duyduğunu gözüyle çek etmesi gerektiğini bilecek kadar, inansa bile nedenini sorup şans verecek kadar hayatı tanır…
Refere edilmiş bir yayın organında, makalede ortaya konanın tanrı buyruğu olmayacağını bilecek kadar da bilime sadık olmanın nasıl bir şey olduğunu anlayacak dünyadaki sayılı insanları tanır. Yığının ve kalabalığın ilizyonun içerisinde ilerleyen boşluk olduğunu bilerek dayak yiye yiye bu boşluktan ilerlemenin ne demek olduğunu da tanır. …
Rüyamda; “Metalaşmış yaşam formunda, algının ve bayağılığın hüküm sürdüğü zamanda, anın içerisine bir anda şiir gibi giren, zarafetiyle eylemlerinde nağmeler barındıran, sesinden, edasından çehresini çiçeklere donatan kadının rüyasını görerek,,,,,,,,,,,,,
Zarafeti, güzelliği ve içsel değerleriyle dolu ,,,,, hem fiziksel hem de ruhsal açıdan güzellik taşıyan,,,, sosyal ilişkilerdeki sıcaklığı ve duruşuyla dikkat çeken,,,,,, tarzındaki orantısı ve hem sadeliği, hem güzelliği harmanlayan ,,,,,, lezzetin vücut bulmuş hali. Tüm bu güzellikler arasında o kadar güzel saran tatlı bir sıcaklık var ki,,,, aile sevgisini ortaya koyuşundaki ruhun tınısı ( insana hasret zamanda, o kadar güzel, kıymetli), bakışlarda bir birini tamamlayan sarılış başka hissettiriyor insanı. Temiz, iyi, güzel bir arada. “ gördüğüme gün içinde rast gelmek ne kadar kıymetli olurdu!?
27/09/2025